XV. YÜZYILIN ÜNLÜ ASTRONOM VE MATEMATİK BİLGİNİ
Babası, Horasan ve Maveraünnehir bölgesinin hükümdarı Uluğ Bey’in kuşçubaşı (doğancıbaşı) olduğundan, daha çok bu adla meşhur olan Ali, XV. Yüzyılın başlarında dünyaya geldi. Doğum yeri ise, Maveraünnehir bölgesinin Semerkant şehri kabul edilmektedir.
Küçük yaşta astronomi ve matematiğe büyük ilgi duyan Ali KUŞÇU, ilk öğrenimini Uluğ Bey’in hükümdarlığı sırasında doğum yeri olarak kabul edilen Semerkant’ta tamamladı. Hükümdar ve çağın ünlü bilgini Uluğ Bey’den, Kadızade Rumi, Gıyasüddin Cemşid ve Muinüddin Kaşi’den astronomi ve matematik dersleri aldı. Daha sonra gizlice Kirman’a gidip orada öğrenimini tamamladı. Kirman’da Ay’ın evrelerine ilişkin yazdığı Risale-i Hallü’l-Kamer adlı incelemesini, kaçışını affettirmek için dönüşünde Uluğ Bey’e sundu. Bunun üzerine Uluğ Bey, ali KUŞÇU’ya Kadızade Rumi’nin ölümü nedeniyle boşalan Semerkant Rasathanesi (gözlemevi)’nin müdürlüğü görevini verdi. 1449’da uluğ Bey, oğlu Rüknettin’in başlattığı bir ayaklanmada öldürülünce Ali KUŞÇU Tebriz’e gidip, Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’a sığındı. Bir süre sonra Akkoyunlularla Osmanlılar arasındaki barış görüşmeleri için İstanbul’a gelip Fatih Sultan Mehmet’le görüşen Ali KUŞÇU, Fatih’in teklifi üzerine elçilik görevini tamamladıktan sonra ailesi ve yaklaşık yüz kişiden oluşan yakınları ile birlikte İstanbul’a geldi. Burada Fatih’in büyük ilgisini gören Ali KUŞÇU, Ayasofya Medresesi (bugünkü anlamıyla üniversite)’inde verdiği derslerle bilim tarihinde adları saygı ile anılan Mirim Çelebi. Sarı Lütfü, Sinan Paşa gibi değerli bilginler yetiştirdi. 6 aralık 1474 yılında arkasında birçok eser ve yukarıda adları bulunan birçok bilginler gibi bilginleri bırakarak dünya hayatını tamamladı. Mezarı İstanbul’da Eyyüb Sultan türbesindedir.
BİLİME KATKILARI
Ali KUŞÇU’nun bilime katkılarını sıralamadan önce, özellikle onun yalnız telif eserlerle değil, eğitim-öğretim ve yetiştirdiği bilginlerle çağını aşan bir bilgin olduğunu belirtmekte yarar var. Ayrıca Ali KUŞÇU’ya evrensel bilim adamlığı ünvanını kazandıran etkenin Semerkant Rasathanesi’nde çalışması ve Zic-i Uluğ Bey’e (Uluğ Bey’in Kataloğu) katkıda bulunması olduğunu da belirtmemiz gerekir. Bilndiği gibi Zic-i Uluğ Bey yada Zic-i Gürgani olarak adlandırılan yıldız kataloğu, başta Uluğ Bey olmak üzere Gıyaseddin Cemşid, Kadızade Rumi ve Ali KUŞÇU’nun rasathanede yaptıkları ortak çalışmanın bir ürünüdür. Eserin hazırlanması sırasında önce Gıyaseddin Cemşid’in arkasından Kadızade Rumi’nin öldürülmesi ile yarıda kalan katalog, Ali KUŞÇU tarafından tamamlandığından, özellikle onun esere büyük katkısı oldu ki, Uluğ Bey eserin ön sözünde Ali KUŞÇU için “değerli oğlumuz” sözünü kullanarak, hem bir öğrenciden çok dost ve evlat olarak yaklaştığını ve hem de esere büyük katkısını ortaya koymaktadır. Bu nedenle Zic-i Uluğ Bey’e Ali KUŞÇU’nun bir eseri olarak bakılabilir. Bu düşünceden hareketle sözünü ettiğimiz eserin astronomiye katkısını belirtmeye çalışalım ki bu, aynı zamanda Ali KUŞÇU’nun da bilime yapmış olduğu katkılardır.
1018 yıldızın konumunu içeren Zic-i Uluğ Bey, dört bölümü kapsar.
Birinci bölüm, farklı kimseler tarafından kullanılan değişik kronoloji sistemlerini ,
İkinci bölüm pratik astronomi,
Üçüncü bölümyer merkezli evren sistemine göre hareket eden gök cisimlerinin görünen hareket konularını,
Dördüncü bölüm ise, astroloji konusundadır.
Astronomi ve matematik konusunda ortaya koyduğu eserlerin yanı sıra bilime yaptığı katkılardan bir diğeri ise, Fatih’in teklifi ile İstanbul’a geldikten sonra başlattığı bilimsel çalışmalardır. İstanbul’da Ayasofya Medresesi (Üniveristesi) müderrisliğine (profesörlüğüne) getirildikten sonra, Osmanlı Devleti’nin ilk matematik ve astronomi hocası unvanını kazanan Ali KUŞÇU, özellikle astronomi, ve matematik konularında çağının sınırlarını aşacak kadar önemli eğitim ve öğretim çalışmalarında bulunmuş ve üniversitesinin programlarını yeniden düzenlemiştir.
ESERLERİ
Ali KUŞÇU’nun matematik ve özellikle astronomi kitapları, Osmanlı medreselerinde Batı bilim anlayışının yerleşmesinden sonra da uzun süre okutulmuştur. Bunlardan ortak bir çalışma olarak bahsettiğimiz Zic-i Uluğ Bey’i dışarıda tutacak olursak, en önemli eserlerinden bazıları şunlardır:
1. Zic-i Uluğ Bey Şerhi : Zic-i Uluğ Bey adlı yıldız kataloğunun açıklaması olan eser, Farsça yazılmış olup, çağını en ileri kuramsal matematik bilgilerini içerir.
2. Risaltü’l-Fethiye : 19. yüzyılda İstanbul Mühendishanesi’nde (Teknik Üniversitesi) ders kitabı olarak okutulan bu eser, Ali KUŞÇU’nun Risale fi’l-Hey’e adlı eserinin Arapçasıdır. Ali KUŞÇU bu eserin sonuna gök cisimlerinin yere uzaklıklarını gösteren bir bölüm ekleyerek, Otlukbeli Zaferinin bir armağanı olarak Fatih’e sunmuştur. Bu eserde Ali KUŞÇU ekliptiğin eğimini 23o 30’ 17’’ olarak tespit etmiştir ki bu, günümüz modern astronomi verilerine de oldukça yakındır.
3. Risale-i Muhammediye : Ali KUŞÇU’nun Semerkant’ta iken Frasça olarak yazdığı Risale fi’l Hesab adlı kitabını sonradan Arapçaya çevirerek gene Fatih’e sunduğu eser, matematik konusunda yazılmıştır.
4. Risale-i Hisap (Aritmetik Risalesi)
5. Tecrid'ül Kelam (Sözün Tecridi)
6. Risale-i Adudiye
7. Unkud-üz zvehir fi Man-ül Cevahir (Mücevherlerin Dizilmesinde Görülen Salkım)
8. Vaaz
9. İstiarad